Annemle olan "küçük" kavgamızdan sonra kaçmaya karar verdim. O da beni olduğum gibi kabullenmiyordu. Gece Evi'ne gitmemi istememişti. Başka ne yapabilirdim ki? Sadece tek seçeneğim vardı. Bu yüzden kaçmaya karar vermiştim. Hava kararmaya başlayınca küçük seyahat çantama birlaç giysi, iç çamaşırı ve ipodumu koydum. Hazırdım sayılır. Geri kalan eşyalarımı sonra alırdım. Tabi bir daha buraya gelme şansım olursa. Evden daha önce hiç kaçmamıştım ama zor görünmüyordu. Çatı o kadar da yüksek değildi. Benim odam ikinci kattaydı. Camımın önüne uzanan kocaman bir kavak ağacı olduğu için bana avantaj sağlıyordu. Ağaca tutunarak aşağı inebilirdim. Cep telefonumu ve araba anahtarımıda cebime sıkıştırdıktan sonra camı açtım ve aşağı baktım. Evet, o kadar da yüksek değildi. Artık gece görüşüne sahip olan gözlerim sayesinde nereye tutunacağımı görebiliyordum. Pencereme ayağımı koydum ve cama değen dallardan birine tutundum. O kadar da zor olmamıştı. Diğer ayağımı da atarak dengemi sağladım. Aşağıya bakamıyordum. Elimi bir diğer dala attım ve sonra bunu yapmamış olmayı diledim. Dal küçük bir çıtırtıyla yerinden koptu ve kendiyle beraber beni de aşağıya sürükledi. Herşey bir anda olmuştu. Son hatırladığım şey kapanan gözlerimdi.
***
Gözlerimi daha önce hiç görmediğim bi yerde açtım. Elma ağaçlarının bulunduğu bir kırdaydım. Neler olduğunu kavrayamamıştım. Tepemde bir ağaç vardı. Ama bu düştüğüm kavak ağacı değil bir elma ağacıydı. Ayağa kalktım ve kafamı ovalatım. Alnımın ortasındaki işaret artık zonklamıyordu. Sanki bana güç kazandırmıştı. Yürüyerek etrafıma bakındım. Çimden ve ağaçlardan başka hiçbirşey yoktu. Bana büyükannemin çiftliğini hatırlatmıştı. Arkamı döndüğümde karşımda yine hiç görmediğim bir kadın duruyordu. Siyah saçları omuzlarından aşağı dökülüyordu. Buz rengi gözleriyle beni süzerken bana şefkatle gülümsüyordu. Onu bir melek sandım. Çok ihtişamlı ve güzeldi. Kusursuz denecek kadar doğaüstü göründü bana. O bana sevgiyle bakarken benim ona aval aval bakmam çok kabaydı. Ağzımdan ilk şunlar çıktı.
" Öldüm mü? "
Gülümsemesi tüm yüzüne yayıldı. Onun karşısında eğilme gereği duydum. Bana melodik bir sesle cevap verdi.
" Hayır çocuğum ölmedin. Buraya senin iyi olduğunu görmek için çağırdım. "
" Sizi tanıyor muyum? Veya siz beni tanıyor musunuz? "
" Elbette beni tanıyorsun. Şu an bunu hatırlamıyorsun fakat ileri de beni tekrar göreceksin. "
Kadın gözle görülür bir biçimde kayboldu. Hiçbirşey anlamamıştım. Gülüşünün yankılaşını duyabiliyordum. Gözlerimi tekrar açtığımda beyaz duvara bakıyordum. Sanırım öldüm, diye düşünürken buranın bir revir olduğunu farkettim. Ve sonra kapı açıldı.