Başını kaldırıp Ay'a baktı.
Biraz utansam da, bakışlarımı yüzünden çekemiyordum. Gözler 'bakma artık' emrine, ricasına, hatta yalvarışına kulak asmıyordu. Bir süre hafif çatık kaşlarına, düzgün burnuna ve elmacık kemiklerini kaplayan o dövmeye hayran olmaktan başka bir şey yapamadım.
"Imm kabalığımı mazur gör. Sana nasılsın demeyi unuttum." Biraz utanmış görünüyordu, gülmekten kendimi alamadım. "Nasılsın Ava?"
"İyiyim sanırım," diye cevapladım. "Bütün öğleden sonrayı kitap okuyarak geçirdim, yağmuru kaçırmama sebep olsa da güzel kitaptı, değdi." Tek bir kelimelik soruya nasıl bu kadar kelimeyle karşılık verebiliyorum?! Utançla güldüm, sonra devam ettim: "Böyle işte. Sen nasılsın? Dalgın görünüyorsun."
Bir ilişkide her zaman sınırlardan yanayımdır, ama bu sefer kendimi tutamamıştım. Keşke bana sorunun ne olduğunu anlatsaydı! Gözlerimi ona dikip beden dilinden bir şeyler çıkarmaya çalıştım...